Bir Jack London Başyapıtı; Martin Eden.
Martin Eden, Jack London’ın 1909’da kendi hayatından esinlenerek yazdığı otobiyografik romanıdır. Roman, Martin Eden’in yazar olma sürecini, bu süreçte yaşadığı zorlukları ve hedeflediği yaşam biçimine ulaştıktan sonra yaşadığı hayal kırıklığını anlatmaktadır.
Tanıştığı genç bir kadına âşık olan Martin Eden kendini geliştirmeye ve yazar olmaya karar verir. Kitap bastırmak kitabını yayınlatmak için yayınevleriyle görüşen ve her biri tarafından tek tek reddedilen Martin Eden kitapları basılır ve çok satmaya başlar.
Çevresindeki insanların ve öncesinde kızlarını kendisine yakıştıramayan ailenin tavırları Martin Eden’in zengin olmasından sonra hızla değişmeye başlar.
Martin Eden artık saygın biri olmuştur fakat çıkar ilişkileri, insanların kendisine karşı daha önce hiç göstermedikleri gerçek olmadığına inandığı o sahte sevgi, saygı Martin Eden’in insanlara ve yaşama duyduğu saygının yok olmasına sebep olur.
Yaşam artık Martin Eden için hiçbir anlam ifade etmiyordur. Kitabın sonunda Martin Eden denize açılır ve orada intihar eder.
Martin Eden romanından sizler için can alıcı sözleri de derledik…
“İşim yoktu, param yoktu, dostum yoktu… Daha çok çalışmak zorundaydım… Kitap bitmeden para vermiyorlardı, kitap bitmiyordu…”
“İnsan asla mutlak gerçekleri bilemez.”
“Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.”
“Kitaplar haklıydı. Dünyada böyle kadınlar da vardı. Karşısındaki onlardan biriydi.”
“Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.”
“Hiçbir kitabı yayımlanmamıştı; onların nazarındaki değeri edebi, hayal ürünü değildi. O olduğu için seviyorlardı onu.”
“Yeni bir cennet bulamadım ve artık eskisini de bulamıyorum.”
“Sadece sevdim seni. O kadar çok sevdim ki bırak senin gibi capcanlı bir kadının kalbini, taşı bile eritmeye yeterdi aşkım.”
“Beni ben olduğum için istemiyorlar, çünkü ben, hâlâ istemedikleri eski benim.”
“Aşkın akılla alakası yoktu. İnsanın âşık olduğu kadının mantıklı düşünüp düşünmemesi önemli değildi. Aşk, aklın üzerindeydi.”
“Böylesine yüce bir güzellik bu dünyaya ait olamazdı.”
“En hızlı giden, yalnız gidendir.”
“Yaşam acı veren bir yorgunluk haline gelince, ölüm sonsuz uykunun sakinliğine götürmek için hazırdır.”
“Belki de hiçbir şeyde gerçek yoktur; gerçeklikte gerçek yoktur.”
“Güzelliğe duyarlıydı ve karşısında duyarlık göstereceği bir güzellik vardı.”
“Ama içine giren hançer gururuna da saplanmıştı.”
“Bütün hayalim, başımı göğsüne yaslayıp ebediyete kadar uyumak.”
“Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet uğruna ölmeye.”
“Büyük bir şey haline gelen o küçük şey üzerinde Martin’in kafası karışmaya devam ediyordu.”
“Şu anda bile ne dediğimi anlamıyorsun. Sözcüklerim onlara yüklemeye çalıştığım anlamları ifade etmiyor sana. Söylediklerim senin için hayal ürünü ama bana göre hayati gerçekler bunlar.”
“Kitaplara şefkatle dokunmaya başladı. Başlıklarına, yazarlarının isimlerine baktı, açıp biraz okudu, gözleri ve elleriyle ciltlerini okşadı.”
“Aşk inanmaktır aynı zamanda. Sevgiline gönlünü verdiğin gibi ruhunu da vermektir. Gerekirse benliğini teslim etmektir. Ruhundan ruh, gücünden güç katmaktır.Hayata gücün oranında hazırlanmaktır…”
“Gerçekten, aşk söz konusu olduğunda, ikisi de çocuktular ve aşklarını anlatmada çocuk kadar toy ve acemiydiler.”
“Gözlerinde gördüğü ışıltı ve sevginin, aslında onun kendi gözlerinde gördüğü şeyle arttığını bilemezdi.”
“Genç bir kız hem kendi başının çaresine bakıp hem de uysal ve nazik bakan gözlere sahip olamaz.”
“Öylesine çok, öylesine müthiş ve öylesine umutsuzdu sevgisi.”
“Martin sonu gelmez, amansız bir mantığın yörüngesine girmişti; sürekli önemsiz biri, bir hiç olduğu sonucuna varıyordu.”
“Eğer eskiden aşkıma ihanet ettiysem, o ihanete neden olan ne varsa, bu kez aşkım adına onlara ihanet edeceğim.”
“Karşılaşmış olduğu bu avukatlar, subaylar, işadamları ve banka veznedarları ile tanımış olduğu işçi sınıfları arasındaki farkın; yedikleri yiyeceklerin, giydikleri elbiselerin, yaşadıkları semtlerin farkından başka bir şey olmadığını biliyordu Martin Eden.”